30 Kasım 2008 Pazar

Imperatore



D'Antoni ilginç koçtur , 94-97 arası Benetton'ı çalıştırdığı yılların sonuna yetişebildim,Denver macerasını ekipman yetersizliğine bağlayarak Phoenix yıllarını anımsıyorum.
Marbury'nin son saniye üçlüğü ile sondan girdikleri play-offlardaki anısı bol S.A Spurs galibiyeti dışında NBA'deki üst düzey mücadeleye günlüğü 20 ytl'den çalışan figüran misali uzak kalan Phoenix Suns,İtalyanın gelişi ile NBA'e ayrı bir soluk getirdi desek itirazı olan olur mu bilmiyorum.
O günlerde üniversitenin ilk yıllarını yaşıyorduk ve geceleri maç izlemek olmazsa olmazımızdı,Kosova ve Kaan abi de farketmiş olacaktır ki o günlerde NTV ve Nba Tv bol bol Phoenix maçı anlatmaktadır,izlerken tek kurabildiğimiz cümle "Aga bu takım yağ gibi akıyor" olmuştur.
Lakin yıllar yılı contender olacak takım bir türlü finale akamadı ve şampiyonluğu geçtim,NBA finali bile göremeden D'Antoni devrini kapattılar(Shaq pota altında saf meşe odunundan gömme dolap gibi durmayıp biraz eski günlerini hatırlarsa belki biraz arıza çıkarabilirler Lakers'a , yoksa isminde final geçen bir seviyeye gelmeleri artık çok zor ,keza ligin en az top kullanan 2. takımı ve savunmaları da hiç öyle uğruna hızlı hücumdan,istatistiklerden vazgeçilecek durumda değil).

D'Antoni şu günlerde,2010 hesapları yapmakta ve takımda kontratı bitmeye yakın malzemeci bile olsa Crawford gibi bir adamı gözü kapalı uğruna takas edebilecek olan Knicks camiası ile %50 galibiyet oranının üzerine çıkmış ve gayet "akan" bir basketbol oynatmakta.Eğer herhangi bir sistemde bir maçta David Lee 37 sayı atabiliyor,Duhon 22 asist yapabiliyor ise burdan İtalyanı selamlamak gerekir.

New York'un 2010 planlarını artık bilmeyen yok,fakat adamların niyeti bozduklarını düşünüyorum, son hamlelerden sonra ve hedeflerinin tek yıldız değil iki yıldız olduğunu düşünüyorum.Lebron James evinde şam fıstığı yiyerek bu haberlerle testis mi geçiyordur yoksa kafasına yatıyormudur bilemem ama New York'un Lebron'u Cavs gibi tepeye oynayan bir organizasyondan koparmak için elinde Chris Duhon veya Manhattan'dan daha iyi bir kozu olmalı.Bu isimde sanıyorumki bizim İtalyan.



p.s : Foto,D'Antoni'nin yeto yıllarında Olimpia Milano'daki oyunculuk günlerinden.

29 Ekim 2008 Çarşamba

Ağlama , beni de ağlatacaksın..



Sezon açılış maçı öncesi fiks seramoni yapıldı,şampiyon takım anons edildi,yüzükler parmaklarda yerini aldı,şampiyonluk flaması salona asıldı ve bir önceki sezonun 2 yarı-finalisti karşıya geldi.

Lebron ve arkadaşları Boston'ın tarih kokan salonundan bu coşkulu günde bir galibiyet koparır mıyız acaba diye düşünürken,ağlak kardeşimiz Pierce yine sahnedeydi ve geçen seneki Lebron düellosunda rövanşı vermedi.

Kulislerde geçen senenin aksine şampiyonluk favorisi ibresi biraz batı yakasına kaymış durumda,Boston'ın 3 yıldızının uzun vadeli olmayan bir "tek" şampiyonluk proje takımı olduğu da söylenmiyor değil.Sormak lazım başarının,zaferin kokusunu almış bu profesyonel yıldızlar bu sene hemen 2. plana atılmayı hakediyorlar mı?
Posey kaybı benchi zayıflatabilir ama Posey'nin abartıldığı kadar üstün bir parça olduğunu düşünmeyenlerdenim,bazı maç Powe bazı maç Tony bazı maç ise E.House bench katkısını yeterince verebilecek parçalar.Rondo'nun gelişimi de göz önüne alındığında seneye Pierce'ı tekrar gözü yaş görebiliriz.

Hatta sezon öncesi öngörüsü yapayım utanmadan;
Rondo-MIP
Pierce-Finals Mvp

22 Ekim 2008 Çarşamba

Cuk


Sevmem bu tarz gazeteleri,seven de pek yoktur.Ama güzel tiraj yapıyorlar hani

Gecenin setleri



Villareal 6 : 3 Aalborg
S.Bükreş 3 : 5 O.Lyon
Fenerbahçe 2 : 5 Arsenal

20 Ekim 2008 Pazartesi

Koleston Sarısı



Karizmana hayrandık , naptın saçlarına hocam ya?

Kings Cross'da böyle gezme aman

19 Ekim 2008 Pazar

7 hafta : 2 puan



Premier lig takımları merchandise pazarında sayısız taraftar ürünü opsiyonu ile rakipsizdir şüphesiz...

İşte nostaljik bir Tottenham çalar saati,gayet şık.

J.Ramos her sabah erteliyor alarmı sanırım 5 dakika fazla uyumak için.

15 Ekim 2008 Çarşamba

Los capataces de Europa



Marca'nın Belçika galibiyeti manşeti...

"Avrupa'nın reisi" olarak adlandırmışlar milli gururlarını , haksız da sayılmazlar.Makine gibi işliyorlar , Avrupa futbolundaki özlenen İspanya yıllar sonra yakalanmış durumda.Bunun Raul'suz bir döneme gelmiş olması içimizi biraz burksa da şu an milli kalibrede en büyük kuşkusuz onlar.

Fakat başlıktaki Capataces'in Türkçe'de tam anlamı Jüri başkanı,heyet başkanı veya reis gibi bir anlam taşıyor.Burda Platini ve Fransız lobisine güzel bir gönderme var.

Sen misin Atletico Madrid'in sahasını kapatan?

Bu arada 2 maçlık saha cezası ertelenmiş durumda , en azından Liverpool maçı Calderon'da oynanacak.Bürokratik olarak Torres'in kanatlandığı yuvasına dönmesi için engel yok gibi gözüküyor Çarşamba günü.Tabi sakatlığı ciddi değil ise.Değilse de pornocu Heitinga işler gibi geliyor.

Estonya

Baltık ülkelerine anlam veremem , ne eski Sovyet esintileri taşırlar ne de komşuları İskandinav ülkeleri gibi renklidirler,biraz hüzünlenirim aslında onlar için. Alman işgalleri , Sovyet egemenlikleri derken en ufak Avrupa keşmekeşinde ilk soluk bu ülkelerde alınmıştır.Siyasi tarihleri gibi sporda da aynı dertten yanarlar...Litvanya'ya basketboldan kredi tanıdım, şimdi gelmiş geçmiş en klas 10 Avrupalı basketbolcuyu say deseler yarısının kütüğünde Litvanya yazar ,hadi buna büyük abisi diyelim Baltığın, Letonya desek Avrupa şampiyonasına bile yükseldi bizim sırtımıza basarak ,bu da küçük enişte desek...Ama Estonya nedir ya? Hani son torbadan Andorra veya Lüksemburg gibi takımlar varken çekmesek olurdu da bir tane yarım yıldızlarını gösterin futbola sundukları , cm'den falan bile olsa olur Tsigalko tarzı.

Resim de Sovyet egemenliğinden önceki ilk Estonya milli takımının plaj hatırası...Gurur duyuyorlardır bugün sanırım.

14 Ekim 2008 Salı

..................

I've been down and
I'm wondering why
These little black clouds
Keep walking around
With me
With me

It wastes time
And I'd rather be high
Think I'll walk me outside
And buy a rainbow smile
But be free
They're all free

So maybe tomorrow
I'll find my way home
So maybe tomorrow
I'll find my way home

I look around at a beautiful life
Been the upperside of down
Been the inside of out
But we breathe
We breathe

I wanna breeze and an open mind
I wanna swim in the ocean
Wanna take my time for me
All me

So maybe tomorrow
I'll find my way home
So maybe tomorrow
I'll find my way home

So maybe tomorrow
I'll find my way home
So maybe tomorrow
I'll find my way home

So maybe tomorrow
I'll find my way home
So maybe tomorrow
I'll find my way home

Stereophonics - Maybe Tomorrow

8 Ekim 2008 Çarşamba

İlk heyecan


Heyecanımız 1 yıl ötelenmiş olsa da...

Sonunda...

7 Ekim 2008 Salı

Dry-Run

Amerikan sporlarında prova yani deyimleriyle Dry-Run turları başladı.

Pre-season ne kadar gerçekçi bir bakış açısı kazandırır bu tartışılır ,fakat sezonun başlamasına 20 gün kala takımların yaz ligi kadrolarıyla bu maçları oynamayacağı da aşikar.Dün akşam 2 maç izledik bu kapsamda;Atlanta Orlando'yu rahat,Minnesota ise Milwaukee'yi daha da rahat geçti.

Alışığız aslında zayıf halkanın favoriyi süpürmesine sezon öncesi maçlarında ama sezon için pek şans tanınmayan Minnesota'nın Milwaukee'yi 38 sayı farkla geçmesi biraz hazımsızlık yapmış olmalı doğuda play-off zorlayacak Bucks açısından.İki takım da tam kadro sahada yer aldı bunu iletmek lazım,aslında Bucks da Ridnour yoktu fakat olsa ne yazardı? Maçta öne çıkan bir isim söylemek zor.Çok heyecan verici ekipler olmadıkları da belli ama sezonun sağlam çaylaklarından Kevin Love izlettirdi kendini, fena da performans göstermedi,Big Al ile iyi ilkili olurlar gibi.

Gecenin diğer maçında Atlanta ,Orlando'dan daha takım gibi duran taraftı,Dooling'i Evans'ı bu takımın idealleri doğrultusunda görmeyen ve gitmelerinden memnun olan Orlando'luları bu sene Pietrus gibi bir karın ağrısı bekliyor burdan söylenmiş olsun.Hidayet'ten ziyade Lewis'ın öne çıkacağı bir sezon olacak hissi var içimde,Lewis dün bu enerjiyi fazlasıyla verdi.Magic'in totalde 4 hücum reboundı biraz alarm veriyor aslında,zaten takımın yegane pota altı oyuncusu Howard, Al Horford'a 3 hücum reboundı hediye etti ve kendisi de 5 rebound da kaldı,neyseki 8 blokla açığını bir yerden dengeledi,ama pota altındaki yalnızlığı yüzünden okunuyor.Orlando da işler bu sene geri vitese geçebilir.

Bu gece ise daha çok maç var,ilgili olduğum karşılaşma Portland-Sacramento arasında olacak.Oden'ı ilk kez spotlar altında izlemek gayet cazip üstelik pre-season için güzel bir maç seçimi olmuş sezona pek bir beklentiyle girmeyen Kings maçı.Kafamda çok soru işareti var aslında sezon öncesi ve bu dry-run turları belki bir ölçüde en azından ufak bir prezentasyon olabilir kendi açımdan.Oden'ın beklenilen dominantlığı,Lamarcus ile uyumu,Rudy Fernandez'in 25+ dakika alıp alamayacağı,Steve Blake'in takımı istenilen düzeyde yönetememesi halinde Bayless'ın o pozisyondaki yaratcılığı,kısa forvet pozisyonu için Webster-Outlaw ikilisinden hangisinin üzerinde duruluacağı ve arka plana itilenin hangi paketle bir takas kozu olacağı vs. vs. sorular bitmiyor kafada.Şimdilik bu düşünceleri dağıtmak açısından bu gece temiz bir galibiyet yakışır derim.

Sacramento cephesi ise aynı tas aynı hamam.Artest'in gidişinden negatif veya pozitif etkileneceklerini düşünmüyorum,geçen senenin 2-3 galibiyet üstünde veya altında bitirirler.Bu takım ile ilgili heyecan yaratacak tek adam Kevin Martin.Gözüm bu adamın üzerinde olacak fantasy kadrom için iyi bir seçim olduğunu şimdiden kanıtlamaya başlasa güzel olur,keza bireysel bir istatistik sıçraması bekliyorum kendisinden.

4 Ekim 2008 Cumartesi

Sin Piedad

"Sin piedad" yani bizdeki karşılığı ile;"merhametsiz"...

Marca'nın gece manşeti,kimin merhametinden (veya merhametsizliğinden) söz ettiğini belirtmeye gerek yok sanırım.

Shaun Livingston


Gün itibariyle Livingston Miami Heat ile 2 yıllık anlaştı.

Lige gelirken Magic'ten beri ligin en over-size oyun kurucusu olduğu ve bu doğrultuda gelişimini sürdürürse Nba'e damga vuracak isimlerden olacağı söylendi durdu.

Ama o sakatlıklarla boğuşarak geçirdi güzel gençlik yıllarını,şimdi Miami'de bu gelişim sürer mi? Hiç sanmıyorum.Fakat Miami gibi önüne gelen oyun kurucuya saldıran bir ekip için Tinsley'den sonraki en iyi tercihti yinede.

Foto Nba'in 2k games serileri için modelleme çalışmalarından,göründüğü üzere atletik yetenekleri üst düzey oyuncuları oyunda kullanılacak oyuncular için model olarak kullanıyorlar.Diz sakatlığından sonra Shaun bu atletizmi ne kadar yansıtır,işte orası meçhul.

3 Ekim 2008 Cuma

Filmi gelir mi acaba?


Batman'di,Hellboy'du derken DC ve ailesinin güzel uyarlamaları karşımıza çıktı son aylarda...Valla olsa fena da olmaz sanki,ama yinede yok artık!

2 Ekim 2008 Perşembe

1 Ekim 2008 Çarşamba

Koltuk Sevdası


Nba tutkunuzu sadece maç izleyerek ,bir gece önceki maç skorlarına bakarak sınırlandıranlardan çok ;istatistik,rekorlar ve tüm zamanların oyuncularıya kafayı sıyırarak yaşayanlardansanız, izlemiş olun veya olmayın Kevin Johnson'ın adının sıklıkla Nba rekorları kitaplarında Isiah Thomas,Magic Johson ve Oscar Robertson gibi isimlerin yanında yer aldığını bilirsiniz.

Üstte saydığım isimler kadar ses getirememiş olsa da,Kevin Johnson oynadığı dönemin en istikrarlı yıldızlarının başında gelir.Geçmişte bu adamı izlemiş olup,biraz sayfaları karıştırdığımda bu adam ne ara kırdı bu rekorları dedim.Rekorlarının bazısından söz etmek gerekirse;

Magic ve İsiah ile beraber bir sezonda 20.0 sayı ve 12.0 asist ortalamasına ulaşmış tek oyuncudur kendisi.(Buna Paul de bu sene çok yaklaştı ama küsüratlarda takıldı)

Oscar Robertson(Gerçi bu adamın sahip olmadığı rekor var mı bilmiyorum) ve Isiah ile beraber 3 sezon üstüste 20.0 sayı ve 10.0 asist ortalaması tutturan (en az) tek oyuncu.

Ve kendisi bir sezonda 20.0 sayı 10.0 asist ve .500 saha içi isabeti yakalayan tek oyuncudur tarihte.(Nash de buna yaklaşmıştı)

İstatistik zırvaladıktan sonra kısa bir geçmişe dönüşün sonunu getirip,sadede gelelim.Kevin Johnson Kasım'da yapılacak yerel seçimlerde Sacramento belediye başkanlığı için adaylığını pekiştirmiş durumda.İlk tur oylamasında 8 aday içinde birinci olarak,en yakın rakibiyle birlikte Kasım'da belediye başkanlığı mücadelesi verecek.
Kazanması durumunda ise Sacramento'nun ilk afro-amerikan başkanı olacak efendim kendisi.Kaliforniya mıntıkasının ünlü yüzlere ne kadar bağlı olduğunun bir kanıtı gibi birşey bu seçimler.

Seviyorum spor emeklilerinin bu tarz hamlelerini.Umarım olur.

30 Eylül 2008 Salı

Günün Anlamı


Bu saate kadar herkesin bayramının kutlandığını varsayarak günün bir diğer anlam ve önemine değinmek istiyorum.

Bugün Nba'in media day photos adındaki ,sezon öncesi takımların yıldızlarının kadraja bakıp sırıtmak suretiyle basına tanıtıldığı fotoğrafların ,yetkili sitede tanıtıldığı bir organizasyona tanık olduk.

Dikkatimi çeken doğudan 14,batıdan ise 23 stüdyo fotoğrafı içeriyor bu galeri ve Dallas,Houston,Philadelphia,Milwaukee;Detroit ve birkaç takımın daha stüdyo fotoğrafları bulunmamakta,bazı takımlar ise galeride kendilerine 2 hatta 3 fotoğraf ile yer bulmuş ilginç.
Galerileri gezerken bu sezon acaba Portland'dan kim olacak diye düşünürken,bazı takımların olmadığını farkederek umutla ve bir o kadar karamsarlıkla teker teker ilerliyordum galeride ki merakım büyük bir tatminkarlıkla son buldu.Resim zaten başlığın hemen altında.Galerideki en güzel resim desem taraftarlığa mı girer ,yoksa objektif bir karar mı olur.Bu tartışmaya açık işte.

29 Eylül 2008 Pazartesi

Zayıf Halkalar


Euro 2008'i geride bıraktık,bizim için hoş bir turnuva olmadı dersek büyük ihtimal dayak yeriz.Gayet nasiplendik ülke olarak.

Şu an bir sonraki Avrupa şampiyonası olan Ukrayna-Polonya ortaklığında gerçekleşecek 2012 turnuvasının tartışmaları başlamış durumda.Bu ülkelerde stadyum,lojistik ve konaklama olarak pek bir gelişmenin olmadığını görmüş olacak ki Uefa,bugün bir uyarı yayınladı.Yeterli yatırımın yapılmaması halinde turnuvanın ev sahipliğinin el değiştirebileceği söylendi.Böyle bir olasılıkta son yıllarda büyük bir turnuvaya ev sahipliği yapmış ülkelerin şansı yükselir.İhtimaller arasında tesis ve potansiyel açısından en uygunu Almanya gibi duruyor.Ama bunlar düşünülecek ikinci hatta üçüncü ihtimaller olmalı tabiiki.

Polonya ve Ukrayna için büyük bir şans aslında bu turnuva , keza 1976'daki Yugoslavya ev sahipliğinde yapılan Avrupa şampiyonası dışında,ne bir Dünya Kupası ne de bir Avrupa şampiyonası eski adıyla andığımız sıfatlarıyla bir doğu bloğu ülkesinde yapılmamış.Bu sporun endüstriyel düzeni ve Marksizm kapitalizmine giderek yaklaştığı şu yıllarda büyük bir turnuvanın yüzünün bu ülkeler olması gayet önemliydi.Afrika'da bir Dünya kupası ve doğu bloğunda bir Avrupa şampiyonası...Fakat her iki turnuvanın ev sahibi de sürekli sorumlular tarafından yavaş çalışma prensipleri yüzünden uyarılıyor.Umarım bu ülkelerin lobiler;Platini,Beckenbauer gibi esas oğlanların borusunun öttüğü bir düzende zayıf halka olmaktan ileri gidebilirler de,biz de umutlanırız bir ev sahipliği için.

27 Eylül 2008 Cumartesi

Gecenin karesi


2000'lerdeki San Antonio-Lakers rekabeti Wnba'e de taşınmış durumda.Batı finalinde SA Silver Stars ile LA Sparks eşleşti,ilk maçı alan Sparks son saniyeye kadar önde götürdüğü 2.maçta eski Galatasaray'lı Sohpia Young'ın buzzer-beat'ine teslim oldu.

Hisseli Harikalar Kumpanyası:Gece Ambiyansları


I'm being pulled into the fire of intoxic flame
I'm too close
And there's a good chance that I won't get away
And I needed going into the daylight
And I'm looking for it into the night
Then I think about it and I can't live without it
You're telling me that that's alright

Can't get enough
Can't get enough
When you're telling me the white lies
Champagne
It's getting rough and I wanna know
If I'm addicted to your white lies
In vain
Can't get enough
Can't get enough
When you're telling me the white lies
Champagne
It's getting rough and I wanna know
If I'm addicted to your white lies
In vain

Don't go
I tell myself that I'm not really hooked on you
But I know

If I stay then your use will become abuse
When I'm trying not to break the fever
And the madison just won't take
Then I think about it and I can't live without it
You're telling me that that's alright

Can't get enough
Can't get enough
When you're telling me the white lies
Champagne
It's getting rough and I wanna know
If I'm addicted to your white lies
In vain
Can't get enough
Can't get enough
When you're telling me the white lies
Champagne
It's getting rough and I wanna know
If I'm addicted to your white lies
In vain
Can't get enough
Can't get enough
When you're telling me the white lies
Champagne
It's getting rough and I wanna know
If I'm addicted to your white lies
In vain

Paul Van Dyk ft. Jessica Sutta-White Lies

Fussballfest


Bayern biraz tökezleyince aslında ne güzel ligmiş şu Bundesliga dedim,Almanların değimiyle bir Futbol festivali izledik bu haftasonu ve festivaldeki aslan payı 5-4 Bremen'in kazandığı Hoffenheim maçına aitti şüphesiz.

Önce Mesut ile 1-0 öne geçti Bremen,sonra Hoffenheim eşitledi.Bremen 3 tane daha attı ve ilk yarı bu skorla bitecek sanrıları içindeyken Hoffenheim'ın sayısı geldi, devreye 4-2 ile gidildi.İkinci yarı Mertesacker'in oyun dışı kalmasıyla maç birden 4-4'e geldi ve acaba Hoffenheim maçı çeviriyor mu? diye düşünmedim değil,fakat ardından galibiyet sayısı perdeyi açan isim Mesut Özil'den geldi.

Bremen 5'er 5'er gidiyor,Bundesliga'yı izlenir kılıyor.

Bu arada biz bu Mesut'u kaçırdığımıza çok yanarız.

Güney Amerika Elemeleri


Ekim ayında 2010 Dünya Kupası için elemeler tekrar başlayacak.Genelde bu gruplarda Arjantin zorlanmaz lider bitirir,Brezilya ise SA Spurs hesabı play-off düşüncesiyle fazla kasmadan 3. veya 4. olarak Dünya Kupası'nın yolunu tutar ve sonuna kadar gider.Bu da ufak çaplı bir futbol klişesidir.

Fakat 8 maç geride kaldığında bu konfederasyonda bir Paraguay fırtınası görüyoruz,17 puanla 13'er puanlı Arjantin ve Brezilya'nın önündeler mükemmel bir averaj ile.(+11).Arjantin ve Brezilya'yı ise altlardan zorlayan Şili,Urugay ve Kolombiya gibi gözüküyor.Olimpiyatlara büyük ölçüde as takımı ile katılıp,sonuna kadar giderek şampiyon olan Arjantin,Avrupa liglerinin de yavaş yavaş vites arttırması nedeniyle yurt dışında oynayan oyuncularından ne kadar bir yüzdeyle verim alır bilinmez.

Önce içeride Urugay,ardından deplasmanda Şili ile karşılaşacaklar.Uruguay ile aynı puandalar,Şili'den ise sadece 1 puan öndeler.Kadro bugün açıklandı ,18 futbolcu Avrupa'dan.Alfio Basile yine gurbetçilerine güveniyor şüphesiz ama olası puan kayıplarında ilk sıraların uzağında kalabilirler dikkat etmeleri lazım.

Betis'li Fabian Luciano Monzón ilk defa bir eleme maçında forma giyerek bu onura erişecek.Abbondanzieri'nin yokluğunda geçen hafta Milan'ın 4 golle kalesine gömdüğü Lazio'lu Carrizo oynayacak gibi duruyor,kaleci sıkıntıları malesef her zaman var bu adamların.

Bu isimler dışında kadro bildiğimiz kadro:

Javier Zanetti (Inter Milan), Martin Demichelis (Bayern Munich), Daniel 'Cata' Diaz (Getafe), Fabricio Coloccini (Newcastle United), Nicolas Burdisso (Inter Milan), Pablo Zabaleta (Manchester City) Maxi Rodriguez (Atletico Madrid), Javier Mascherano (Liverpool), Esteban Cambiasso (Inter Milan) and Angel Di Maria (Benfica),Sergio Romero (AZ Alkmaar).

Brezilya kadrosunu da merakla bekliyoruz.

Singapore Grand Prix


Marca gazetesinde,Alonso'nun takım değiştirme dedikoduları almış başını gitmiş.

Dikkati Singapur Grandprix'ine çekmek lazım diye düşünüyorum,çünkü tarihin ilk gece yarışı koşulacak.Yarıştan sonra izlenimler aktarılır,görsel bir şölen izleyeceğimiz kesin.

Hayır Yorgunu



Yetenekleri hiçbir zaman yıldız skalasında gösterilmese de,Shane Battier koleje adım atıp,NBA'e geldiği bunca zaman boyunca en üst organizasyonlarda her zaman kendine sağlam bir yer edinmiştir.Yardımsever yapısı ise her zaman Amerika halkı tarafından takdir edilmiştir.

Kariyerine bakarsak çaylak sezonunda tutturduğu 14.4'lük sayı ortalamasının yanına yaklaşamadı bile takip eden sezonlarda,ama o takımı toparlayan vasıfları,karizması ve savunma ruhu ve birazcık da Duke referansı ile ABD milli takımında bile yer buldu.

Fakat dün sakatlandığını öğrendik,bize gelen ilk bilgiler bunun 1 aylık bir süreç olacağı idi fakat şu an dönüş tarihi tam bilinmiyor.Off-season sakatlıkları en can acıtanıdır takımlar için kuşkusuz ve bu haber Artest'in takıma katılmış olmasına rağmen ,Rockets organizasyonu gibi sakatlık gediklisi bir takımın canını bir hayli sıkacaktır.

Javier Zanetti


Boca,River,Estudiantes,Indepiente gibi Arjantin'in futbol dişlilerinin her yıl Avrupa futboluna birçok ürün verdiğine tanık oluyoruz yıllardır,fakat Banfield ve Atletico Talleres gibi ismini ancak bahis kuponlarında gördüğümüz klüplerde oynayıp Seria A'nın en büyük(ve en zorlu) klüplerinden birine gelip bu takımda 600 maç çıkarmak pek kolay rastlanan bir örnek sayılmaz
.
Inter'in paralı Arjantin mandasının komutanı ve değişmez yüzüydü Zanetti.Cresplo'lar,Veron'lar,Killy Gonzales'ler ve birçok ismini unuttuğumuz geldi geçti bu klüpten ama 600 defa Inter forması giymek dile kolay.600 defa klüp,125 defa milli forma giymiş bir oyuncuya göre geçmişinde ne bir şampiyonlar ligi ne de Dünya kupası var.Kalibresinde saydığımız ;Del Piero,Raul ve Maldini ise kupaları bir bir dizdi o yıllarda.

Yaş artık 35 ,yukarıdaki başarıları artık kovalar mı bilinmez , ama şu an bundan çok yarın oynanacak olan Milano derbisini düşündüğüne eminim.

26 Eylül 2008 Cuma

Jeremy Piven


Ari Gold

Fazla söze gerek yok;Emmy'ler Golden Globe'lar kifayetsiz bu adamın performansını taçlandırmak için.

İhracat Şampiyonu



Severim Trabzonspor'u,3 büyüklerin aksine transfer politikası olarak en doğru hamleleri yaparlar.
Bir oyuncunun klüpteki vadesinin dolduğunu anladığında direk satıyorlar son yıllarda,hem de yurt dışına iyi paralarla.Örneklemek gerekirse son sezonlarda yaptıkları ihracatlara bakalım:

Tolga Seyhan - Shaktar Donetsk
Milan Stepanov - Porto
Fabiano Eller - Atl. Madrid
Fatih Tekke - Zenit St.Petersburg
Gökdeniz Karadeniz - Rubin Kazan
İbratim Yattara - All Saad

Sırf son 2 yılda yapılan ;Fatih,Gökdeniz ve Yattara hamleleri ile 20 milyon euro nakiti indirdiler cebe.Fenerbahçe yok pahasına kaybettiği Tuncay'ın,Marco'nun yasını tutadursun,Galatasaray da Ribery davasından koparacağı 2-3 milyon euro'yu hesaplasın.Beşiktaş'a hiç girmiyorum bile.En son bu takımlardan hangi oyuncu yurt dışına gitti bu kadar bonservise?Trabzonspor Yattara'dan 6 yıl boyunca birkaç şık hareket dışında bir katkı almayıp bu oyuncudan 9 milyon 850 bin euro kar edebiliyorsa , yönetim çalışıyor derim ben.

Tahminim Yattara , Arap ülkelerinde Rafael Sobis ile birlikte en çok ses getiren oyuncu olur , potansiyelinin yarısını bile yansıtırsa.

Bizim ligden öyle yüksek bonservisli oyuncu gitmez yurt dışına diyenler , gitsin şeyhlerin bir kapısını çalsın.

25 Eylül 2008 Perşembe

Usta&Çırak


Skibbe : 'Başarının yolu rakibi şaşırtmak' diye buyurmuş bugün basın mensuplarına.

Açıklama basını tatmin edecek cinsten ama ben hala bu adamın Rudi Völler akıl hocalığıyla beslendiğini düşünenlerdenim.
Rudi Völler bildiğiniz gibi Leverkusen sportif direktörü ve her eski Alman futbolcu eskisi gibi saha içine karışmaya pek bayılır , Alman basınına sızmıştı zamanında Leverkusen'i Skibbe'nin değil Völler'in yönettiği gibi haberler.

Leverkusen pek umrumda değil açıkçası ama genç teknik adamlar ,stajerleri oldukları patronlarının sözünü dinlemeye pek bayılır.Kimin yanında çalıştıysa onun esintisini taşır.Bu iki adamın tek kesiştiği nokta Leverkusen değil elbet.

2000-2004 yılları arasında Almanya milli takımını kim çalıştırdı?Ve yardımcısı kimdi?:
Völler ve Skibbe.

Peki diğer soru,Alman milli takımı 2000-2004 arası ne yaptı?

2000 Avrupa şampiyonası hezimetinin ardından kurtarıcı olarka başa getirildi.

2002 Dünya kupasındaki , kura muhabbetini hiç açmak istemiyorum yürüdüler gittiler finale ya Ballack'a dua etsin.Kredisini arttırdı.

2004 Avrupa şampiyonasında yine gruptan çıkamadılar.Hollanda ve Çek Cumhuriyeti'nin altında kaldılar.

Fakat bu dönem Almanya'nın oynadığı futbol , futboldan başka çoğu şeye benziyordu.


Rakibi şaşırtıyorlardı herhalde.

Greg Oden #1



NBA'de normal sezonun başlamasına 33 gün gibi bir süre kaldı...


Bu sezon başlarken kafamda çok fazla soru işareti var.Ama en çok kurcalayanı Oden'ın Blazers'ı o beklenen seviyeye çıkarıp,çıkaramayacağı.Şu sakatlık olmasa bu kadar şüphe olmazdı kafamda ama sezonun ilk günü Lakers karşısında Bynum'ı süpürdüğü tarihe kadar soru işaretleri hep var olacak.

Bu arada bizim Oden çikosu , Nsync'in bir şarkısına karaoke yapmış.Aşağıdaki linkten videoyu görebilirsiniz.Sempatik ve hoş olmuş.Obama t-shirt'ü de sosyal mesaj vermiyor değil hani.




Rise With Us #33: Oden on the Mic



24 Eylül 2008 Çarşamba

Oktoberfest


Almanların birlikte 7 milyon litre birayı şırdana indirdikleri bir festivaldir bu.Bizim burda şu günlerde içki içeni bayılana kadar dövüyorlar , Münih'de adamlar bayılana kadar içiyor.Tercih meselesi.

Gidecek olan varsa,Bremenzede Bayern futbolcularını bir köşede yalnız başlarına bira içerken görebilirler,teselli edin,dışlamayın.

23 Eylül 2008 Salı

Starbury?


6 haneli kontratlar , all-star maçlarıı gibi çoğu oyuncunun tırmandığı yollardan geçti emin adımlarla,fakat bir basketbol markası olmanın en tescilli yolu olarak kendi adını taşıyan bu ayakkabıları çıkardığı gün artık Marbury herkes tarafından kabul edilen büyük bir yıldız olmuştu bile...

Takım tercihi mi diyelim yoksa şu ünlü "kimya" sorunu mu bilemeyiz.
Ama bugün New York Knicks gibi salonunda her zaman yıldızları görmek isteyen bir organizasyon bile, Chris Duhon gibi bir oyuncuyu onun önünde "playmaker" olarak düşünüyor ise,terk-i diyar etme zamanı çoktan gelmiş ,hatta geçiyor bile Marbury'nin.

Geçen sezon 30 küsür vasat maçın ardından MSG'a çıkacak yüzü de kalmamıştır bizim yıldız eskisinin,mevcut kontratı ile herhangi bir takasa malzeme olması ise Adam Fawer'ın Olasılıksız kitabına konu olacak cinsten bir senaryo.Geçelim.

Şu an onun için çıkış yolu ,zengin New York patronlarının bol sıfırlı kontratını satın alma opsiyonu ile kullanarak ,Marbury'i serbest bırakması olabilir.Böyle bir strateji doğrultusunda ,teklifler ve senaryolar da belirmeye başladı.Şu an için elde 3 aday var:Miami,Washington ve Golden State.Bereket versin hiç olmayabilirdi de.Adayları kısaca değerlendirmek gerekir ise:

Golden State'in elinde yeni kontratını imzalamış fakat disiplinsiz bir şekilde sakatlanmış bir Monta Ellis sorunu var kabul ,fakat o dönene kadar Marcus Williams ile idare edilebilir.Bunu geçelim.

Washigton'ın ismi son günlerde sürekli serbest ve/veya sorunlu point-guardlarla anılıyor,Arenas'ın yokluğunun çok uzamayacağını ve mevcut kadronun onsuz bir şekil A.Daniles'lar ile idare edebileceğini düşünüyorum.Buna da ufaktan çarpı koyalım.

Fakat yukarıdaki iki takım gibi Miami'nin böyle bir kadro lüksü olmadığından, şu an için Marbury'e yakın duruyorlar.Hatta o kadar çok oyun kurucu ihtiyaçları varki,başka bir takımda üçüncü alternatif olarak benchte oturan bir oyuncuya bile sulanabilecek kalibreye geldiler.Bu durumda Marbury onlar için her ne kadar bir risk taşısa da , asla bir kumar olmayacaktır.Riley'nin bu tarz hamleleri sevdiğini düşünürsek,olası senaryolarda Miami-Marbury yakınlaşması en gerçekçi duranı.

Hem Miami ve çevresi ;Spa ve rehabilitasyon merkezleri ile ünlüdür.Hani kendine gelir belki Marbury de ,birkaç ayakkabısı satar.

Beklenen maskot : Zakumi


Pekin 2006'nın ,hem anlam hem şekil itibariyle bana göre doruğa ulaştırdığı turnuva maskotu pazarlama başarısının ardından bir sonraki büyük organizasyon "2010 Güney Afrika" Dünya Kupası'nın maskotu merakla bekleniyordu.

Meraklar bugün itibariyle son buldu ve "Zakumi" adlı peluş leopar basına tanıtıldı , bu maskotlar turnuvaların yüzleri olsa da daha çok kalemlik,çanta,cüzdan,anahtarlık gibi ufak tefek hediyelikleri süsleyen birer öğe olduğu ve büyük bir pazar payına sahip oldukları için peluş hayvan seçimleri özellikle ABD 94'den beri pek moda.

Ben çok beğenmedim ama Güney Afrika'yı bana anlat deseler ; elmas ,Nelson Mandela ve aslan kaplan fil vs vs derdim...İlk ikisinin bir maskotta durması komik duracağı için soyları da hazır tükenme noktasına gelen leoparların kullanılması isabet olmuş.

Fikir : 8/10
Tasarım : 5/10
Pazarlama : ?/10

22 Eylül 2008 Pazartesi

Günün Karesi



Bush yeni savunma bakanlarıyla...

21 Eylül 2008 Pazar

Deja Vu #2



"Eski NBA yıldızlarından Steve Francıs sakatlıktan kurtulduğunu ancak şu anda tam hazır olmadığını ancak birkaç hafta sürecinde yuzde yüz olacağını söyledi.
"

"Eski NBA yıldızlarından Steve Francıs sakatlıktan kurtulduğunu ancak şu anda tam hazır olmadığını ancak birkaç hafta s.....
"

"Eski NBA yıldızlarından Steve Francıs sakatlıktan kurtulduğunu ...
"

"Eski NBA yıldızlarından Steve Francıs..."



Bırakalım bunları.Severiz sayarız fakat adı üstünde eski Nba yıldızı...

Günü hatırlamak : Arnold Jacob "Red" Auerbach


Puroların tadı çıkmazki sensiz...

İyiki doğdun.

Ölümünü hiç kabullenemedik zaten.

Kim sahiplenecek bu yavruları?


İlginç bir klüptür Newcastle United.

Talihsizdirler , başarı ve transfer yönünden en azından bu böyle fakat şimdi de klübü sahiplenen kalmadı taraftarlar dışında.Taraftarlara bir lafımız yok,olamaz da zaten senelerdir şampiyonluk yarışından uzak, son yıllarda ilk 4 slottan da uzak bir takımları olmasına rağmen 60.000'i aşkın kombine satın alarak St.James' Park'ı dolduruyorlar.Ama taraftarın da son olaylardan sonra sabrı kaldı mı bilinmez...

Bu hafta teknik direktörünü apar topar yollayan West Ham United ile deplasmanda karşılaştılar , Chelsea'de efsaneleşen "West Ham ile ne alaka?" dedirten yeni teknik direktörü Zola'ya güzel bir karşılama yaptı WHU ve yetim Newcastle'ı 3-1 ile kuzeye iadeli taahütlü postaladı.

Şu an Newcastle'ın başında takımı çalıştıran Chris Hughton var , İngilizlerin deyimiyle "caretaker"lık yani bekçilik yapıyor takıma yeni koç gelene kadar,Hughton Tottenham ile futbolcu referansı ile asistan koç olarak yolunu kesiştirmişti geçen yıllarda fakat yeni koç J.Ramos'un İrlandalı'yı düşünmemesi nedeniyle Newcastle'ın asistan kadrosuna yerleşmişti ve deyimdeki gibi yeni td gelene kadar takımın bekçisi.

O gider bu gelir, fakat bu takımın sahibi olan Mike Ashley klüp sahibi olmayı bir oyuncak olarak görmüş olacak ki , geçen sene aldığı takıma yeni sahip aramaya başlamış.140 Milyon £'a aldığı takımı 400 Milyon küsür £'a satmaya çalışırsa da daha çok arayacak gibi duruyor.

Birisi Asley'e 2. el malın garantisi bitmeden 3 katı fiyata satılamayacağını söylesin bence.Döverler adamı tenhada.


Gonzalo Higuaín


Belki duymuşsunuzdur birkaç gün önce Marca gazetesinde bir anket açılmıştı.Anketin amacı Real Madrid'de Nistelrooy'un forvet partnerini bulmak açısından bir kamuoyu yoklaması yapmaktı , adaylar Raul ve Higuain olarak gösterilmiş.

Anketi gördüğümde oylamaya bile gerek duymamıştım , fakat sonuçları gördüğümde %80'lik bir oranla Higuain'in çıkması bu işte bir Katalan parmağı mı var diye düşündürmüyor değil , fakat ne olursa olsun Madrid'in bayrak adamının %1 oy bile önünde alarak ilk 11'de as olarak adınızın geçmesi Dünya futbolunda bazı şeylerin değiştiğinin göstergesi.Higuain ise bu durumu şöyle değerlendirmiş Marca'ya :

"Gonzalo Higuaín es el principal responsable del primer gran debate de la temporada en el Real Madrid. Mucho se está comentando sobre si debe ser titular o no junto a Van Nistelrooy, en el puesto que ocupa Raúl. El 'Pipita', en una entrevista al diario MARCA, huye de polémicas y asegura que admira a Raúl, al que califica de "ejemplo". El argentino, que está aprovechando las oportunidades que le está dando Schuster de forma inmejorable, apunta a la Champions como su principal deseo. "He ganado dos Ligas y ahora quiero la Champions", dice."


Alıntının özüne gelirsek , bu durumun onu gururlandırdığı ve Raul'u kendine bir örnek olarak gördüğü gibi klişe tabirler gevelemiş.

Ben derim ki "Higuain sen beni bilirsin ben seni , içinden nasıl kudurduğunu biliyoruz yatma böyle olgun ayaklara"...

Bana göre hala Raul'dur orası ayrı , bayrak adam olmak farklıdır.


Ha bi de bu Higuain'in kardeşi vardı Beşiktaş'ta ona noldu?

Bayer Leverkusen 0 - 3 Osasuna (5 Nisan 2007)




Neden bu maçın üstünden aylar geçmiş olmasına rağmen blog'a yazmaya gerek duyduğumu merak edenler olacaktır...

UEFA organizasyonunun final maçı dışında pek izlenmediği malum , hatta geçen senenin UEFA finalini yayıncı kuruluş banttan vererek de bu kupaya yapılan dış kapının mandalı muamelesini kuvvetlendirererek , itin madabına soktu efendim bu şık organizasyonu.

Neyse bu maça gelelim , Leverkusen o tarihte şu an bizim başımızda arıza çıkaran Skibbe yönetiminde ,Galatasaray'ı tıktıklayarak rahat bir şekilde çeyrek finale yükselir , rakip Osasuna'dır.

Bilen bilir Osasuna İspanya liginde çok üvey bir takımdır (Bir diğeri için bknz:Getafe) , hiçbir zaman adı büyütülmez ligi takip etseniz bile adını kesin küme adaylarından sayarsınız.Bir Valencia veya Barcelona'nın adını söylerken damakta bıraktığı tadı bırakmaz Ossasuna demek.

Fakat bu maç öyle bir maçtır ki , Leverkusen oynamış Ossasuna atmıştır efendim ve bu olay karşısında spiker dayanamayıp "Ender gelişen Osasuna atakları" adlı efsane bir lafı uydurmuştur,artık her maçında bu takımın atakları ender gelişir , tek kaleye dönse bile maç her atak bir sürpriz bir lütuftur bu takımın az sayıdaki taraftarı için.


Olsun yine de severiz Osasuna'yı , bahislerde güzel cep doldurur.

Klişe #2 : Yurttan sanal reklamlar



Biz de AIG'lerin , T-Mobile'ların sponsor olduğu sanal reklamlar görmek istiyoruz.

Çok mu ?

20 Eylül 2008 Cumartesi

Bayern Münih 2 : 5 Werder Bremen



Fransa basketbol takımının fiyaskosuna değinmişken haftasonunun bir diğer fiyaskonusu es geçmek olmaz diye düşünerek bir transit geçiş yapalım dedim...

Bayern en son evinde ne zaman bu kadar süpürüldü diye düşünüyorum ama işin içinden çıkamıyorum,Allianz Arena'nın laneti demek lazım belki de.Ya da Klinsmann'ın yetersizliği.

Werder Bremen , tatsız Bayern'i kelimenin tam anlamıyla ezdi geçti , 5 tane "ben geliyorum" diyen gol ve Bayern'in 2 tane adetten teselli golü.

Bayern'in gollerinin ex-Bremenli Borowski'den gelmesi ise ilginç bir dip not.

Fiyasko


Alışmışızdır NBA'de kariyerlerini sürdüren uluslararası yıldızların milli takımlarını bir üst kademe ileri götürmesine...
Bu açıdan Tony Parker hiçbir zaman bir Nowitzki veya Gasol olamadı.Postürü,yetenekleri,imajı tartışılmaz ama Fransa gibi madalya favorisi statüsündeki bir takımın Eurobasket'e bile gidememesi çok acı.
Bu bileti kesenin de milli takımımız olması ayrı bir güzellik olsa da , Polonya veya Çek Cumhuriyeti gibi takımların temsil edileceği bir arenada Fransa gibi NBA oyuncuları barındıran ve asıl önemlisi Tony'i barındıran bir takımın olmaması düşündürücü.
Futboldan alışığız sürpriz bir şekilde İngiltere'lerin,Hollanda'ların turnuva bileti alamamalarına ama basketbol da iyiysen,her zaman iyisindir ve 50'yi aşkın ülkeyi barındıran Avrupa basketbolunda söz sahibi takım sayısı 10'u geçmiyor ise , katılamamak ciddi anlamda bir başarısızlıktan çok fiyaskodur.
Tony'nin bir suçu var mı bunu tartışmak lazım , 80-78 iç saha mağlubiyetinde 37 sayı - 7 ribaunt - 5 ile oynadı Parker ve çoğu eleme maçında bu tip istatistikleri tutturdu,aslında bu yaz kafasında milli takım yoktu ama çoğu Fransız NBA patentlisinin milli takımdan affını istemesi dolayısıyla tek başına kahraman olma şansını ele geçirdiğini düşünerek eleme kadrosuna kendini dahil etti özel uçağıyla.Antrenör ile arasındaki hesaplaşmalar , takım kimyasına uyumu çok yazıldı çizildi.
Ama bugün Fransa en iyi 3 ikincinin gittiği bir ortamda en kötü ikinci olup Avrupa şampiyonasına gidemiyor ise istatistiklerin,kavgaların hiçbirinin önemi kalmıyor.

Fiyasko

Eva Longoria teselli eder artık.




Sonradan gelen edit , Fransa bir kez daha gidilecek bir eleminasyon grubunun ardından turnuvaya dahil olma şansını hala devam ettiriyormuş , olsun meşe odunuyla dövmek lazım bu Fransızlara her şey mübah.

19 Eylül 2008 Cuma

Hisseli Harikalar Kumpanyası : Günün Şarkısı



How are things on the West Coast?
I hear you movin' real fine
You wear those shoes like a dove
Now strut those shoes
We'll go roaming in the night

Well how are things on the West Coast?!
You keep it movin' to your soul's delight
Now I've tried the brakes
I've tried but you know it's a lonely ride
How are things on the West Coast?
Oh and move heaven behind those eyes...

Today my heart swings
Yeah, today my heart swings

But I don't want to take your heart
And I don't want a piece of history
No I don't want to read your thoughts anymore
My God...

'Cause today my heart swings
Yeah, today my heart swings

How are things on the West Coast?!
Hear you movin' real fine tonight
You wear those shoes, I decide
Oh strut those shoes,
We'll go roaming in the night
Well how are things on the West Coast?!
Yeah, but you're an actress and I don't identify...

Today my heart swings
Yeah, today my heart swings

Say it...
But I don't want to play the part
And I don't want a taste of victory
No I don't want to read your thoughts anymore
My God...

'Cause today my heart swings
Yeah today my heart swings

Say it...
'Cause today my heart swings
Yeah, today my heart swings

Let it come...
'Cause I've got a chance for a sweet saint life
I said I've got a dance and you'll do just fine
Well I've got a plan, look forward in my eyes

Let it come...
Well I've got a chance for a sweet saint life
I said I've got a dance, it moves into the night
Well I've got a plan, look forward in my eyes


Interpol - Heinrich Maneuver

Carlos Alberto Vela Garrido



Yani Carlito Vela...

Son iki sezonunu İspanya'nın başaltı takımlarında geçirip, şu günlerde kiralandığı klüp olan Arsenal'a geri dönüş yapmış olan ,Hugo Sanchez'den beri Meksika'nın Avrupa futboluna sunamadığı o iki kişilik yıldız kontenjanı dolduracak isim bizim Giovani Dos Santos ile beraber.

Meksika futbolu; klüp düzeyinde Copa America , milli takım düzeyinde ise Concacaf turnuvalarında temsil edilerek, hem yıldızlarını Brezilya ve Arjantin takımlarıyla tecrübelendiriyor hem de en büyük rakibinin ABD olduğu bir federasyonda Dünya Kupasına gitme mücadelesi veriyor , yani biz buna kısa yoldan bir aksilik olmazsa gidiyor diyelim(18 turnuvanın 13'üne katılmışlar).




Kısacası öyle ya da böyle tepeye oynayarak , kaliteli bir futbol ülkesi olarak anılıyor Meksika.Fifa sıralamalarında çoğu zaman ilk 10'da gözükerek , bizlere de vay be dedirtiyor.Ama gel görelim bu ateşli ülkenin Hugo Sanchez'den beri Avrupa klüplerinde yıldızlık seviyesine ulaşmış bir "yırtıcı"sı yok.En büyük uluslararası yıldızlarını Rafael Marquez olarak görebiliriz ,fakat o da Barcelona savunmasını toparlamak ve Bill Gates ile Xbox oynamak gibi işlerle Hugo Sanchez'in İspanya'da yakaladığı ünü yakalayamayacağını belli etti.
Bu yüzden tüm Meksina'nın gözü Vela ve Dos Santos'un üzerinde , Dos Santos'umu ayırıp elin Arsenal'lısı Vela'yı kayırmamın sebebine gelirsek,bunu uzaklarda aramayıp "Arsene Wenger" cevabını vermek lazım diye düşünüyorum.

FM diyorsa doğrudur kriterlerine göre , ismini bazılarımızın çoktan ezberlediği Vela'nın forma şansı açısından Adebayor ve Bendtner ile yarışması gerekiyor.Wenger'in yarattığı yeni Henry , Adebayor'un kesilmesi olasılık dışı gözüksede , Premier Lig-FA cup-Şampiyonlar Ligi üçlüsünde yapılacak 60 küsür maçın en azından 20'sinde mutlaka kendini kanıtlayacağı anlar bulacaktır.19 yaşındayken Fabregas'ın Arsenal'da geldiği pozisyonu düşünürsek , Vela'nın karamsar olmak için pek bir sebebi yok gibi duruyor.

Benim tahminim sistem kurbanı olmadıkça , Wenger'in elinde yeni bir Hugo Sanchez'in doğacağıdır.



dipnot : Hugo'nun Atletico Madrid formalı resmini koydum diye umarım Real'li arkadaşlar gücenmez =]

Klişe #1 : Başkent temsilcisi



Bu ülkede sokakta , stadyumda ; 7'de 70'de futbol. Kabul.
Ama her spora entegre olur mu? Hele NBA'e?


"Başkent temsilcisi , son şampiyon karşısında ecel terleri döktü."



Kimden alıntı yaptığımı söylememeyi tercih etmekle beraber , yıllardır takdir ettiğimiz dinlediğimiz,izlediğimiz ve okuduğumuz bir şahsın ağzından çıkmış olduğunu belirterek bu klişeye bir güzel gülmek istiyorum.

Bu bir Galatasaray-Ankaragücü maçı yorumu değil, yukarıda bahsettiğim sözü söyleyen basketbol gurusunun(!) Washington Wizards - SA Spurs , Nba normal sezon karşılaşması yorumu.


Nedense aklımda kalmış kaç aydır.Çıkarmam lazımdı.

Hani buncağızların lakapları var Wizards olsun , Spurs olsun...

Klişe tabirler olmadan isimlendiremiyoruz hiçbirşeyi.

İşte bu blog alt-bölümünde herkes susacak , klişeler konuşacak.





Deja Vu


Gilbert Arenas sakatlandı ve 3 ay yok...Gilbert Arenas sakatlandı ve 3 ay yok...Gilbert Arenas sakatlandı ve 3 ay yok.

3 cümle de aynı mı? Agent Zero bize 3 senedir aynı cümleleri tekrarlatıyor , ben 3 cümle kendimi tekrarlamışım çok mu?